Newyork tren istasyonunda seks

Yoğun bir saatte, her zamanki gibi tıklım tıklım olan o trendeydim. Kalabalıktan nefret ederdim. Bir köşeye sıkışmış, çaresizce üstümdeki trabzana tutunmuştum. Etrafım, işten dönen, alışverişten gelen ya da sefaletlerini paylaştığımız kim bilir ne işler peşinde koşan insanlarla sarılıydı. Kollar, dizler, sırtlar… Hepsi üzerime abanmış, canlı canlı eziliyordum.

Gazete okuyanlar, camdan bakanlar, birbirleriyle konuşanlar… Hepsi bu rahatsızlığı unutmaya çalışıyordu. Trenin her sarsıntısında birlikte sallanıyor, birbirimize çarpıyorduk. Trabzanı bıraksam ayakta kalabilirdim belki, ama etraftaki insan seline direnmek zordu.

Cortelyou istasyonuna yaklaşırken, her zamanki gibi inenlerin baskıyı hafifleteceğini umdum. Birkaç kişi indi, ama yeterli değildi. Üstelik daha fazlası trene doluştu. Kapılar kapandı, hareket ettik ve eskisinden daha kalabalık bir hâlde yolumuza devam ettik.

Bir süre sonra karşımda duran kadını fark ettim. Okuduğu gazeteye dalmış, uzun kızıl saçları yeşil ceketinin üzerine dökülmüştü. Siyah eteğinin içinde kıvrımlı vücudu dikkat çekiciydi. Benden uzaklara bakıyordu, ama bir sarsıntıyla kalabalık bizi öyle bir konuma getirdi ki kasıklarım kalçalarına bastı.

Durumun tuhaflığını düşünmemeye çalıştım. Kadın fark etmemiş gibiydi. Ancak trenin her hareketinde ona doğru itildim. Eteğinin altındaki kıvrımları hissediyor, her sallantıda bedenime değiyordu. Sanki trenin ritmiyle ona sürtünüyordum. Araya giren ince kumaş katmanları dışında her şey apaçıktı.

O kıyafetlerin olmadığını hayal etmek zor değildi. Düşünmeden edemedim. Aslında, hiç de itici bir fikir değildi. Ona baktım, sonra tekrar tekrar üzerine düştüğümde duvardaki bir sigara reklamına odaklanmaya çalıştım. Hafifçe kıpırdandı ve kalçası kasıklarıma sürtündü.

Bu benim için fazlaydı. Vücudumun tepki vermeye başladığını hissettim. Kot pantolonumun altında sertleşiyordum. Her hareketimle bu his artıyor, daha da katılaşıyordum. Saniyeler içinde taş gibi olmuştum.

Kadının bunu fark edeceğini düşününce terledim. Sertleşmiş halimi hissedecek, bir sapıkla sıkıştığını anlayacaktı. Çığlık atabilir, tepki verebilir, uzaklaşmaya çalışabilirdi. Dudaklarımı ısırdım, bir tepki bekledim.



Ama hiçbir şey olmadı. Kadın gazetesini okumaya devam etti, sanki hiçbir şey fark etmemişti. Belki de öyleydi. Belki sadece bir şey sanmıştı ve kurtulmuştum. Biraz rahatladım, ama yine de kendimi kontrol etmeye karar verdim.

Kasıklarımı ondan uzaklaştırmak için hafifçe kaydım. Tam o sırada bir el kalçama dokundu. Kadın parmağını kotumun cebine soktu ve beni tekrar kendine çekti. Kasıklarım bir kez daha kalçalarına bastı.

Kadın gazetesinden başını kaldırdı. Mavi gözleri bir anlığına benimkilerle buluştu, sonra tekrar gazetesine döndü. Mesaj açıktı: Durmamı istemiyordu.

Nefesimi tutarak trenin hareketlerine uydum. Sanki sadece sallantıymış gibi yapıyordum, ama kasıtlı olarak ona doğru itiyordum. Kalçalarım ona hafifçe değiyor, her temasla baskı artıyordu. Kalabalıkta kimse fark etmeden bu sessiz oyunu oynuyorduk.

Ona daha sert bastırırken başımı geri attım. Sıcak bedenini hissediyor, içimden bir zevk dalgası geçiyordu. Kadının yanaklarının pembeleştiğini, gazetesini sımsıkı tuttuğunu gördüm. Etrafa baktım; kimse bir şeyden haberdar görünmüyordu. Bu kalabalıkta sadece ikimiz vardık.

Bir elimle trabzandan ayrıldım, yavaşça aşağı kaydırdım. Kalçasının bir yanağını avucumun içine aldım, hafifçe sıktım. Kadının keskin bir nefes aldığını duydum.

Sonra elini tekrar hissettim. Parmakları fermuarıma kaydı, aşağı çekti. Eli kotumun içine girdi ve sertleşmiş halimi külotumdan çıkardı. Serbest kalan hâlim, hemen kalçasına yapıştı.

Eteğini usulca kaldırdım. Altında hiçbir şey olmadığını o an fark ettim. Çünkü sertleşmiş hâlim doğrudan kalçasının arasına girdi. O kadar ıslanmıştım ki, trenin ritmiyle kayganlaşan temas, her şeyi kolaylaştırıyordu.

Kalçalarını sıkıca kavradım, ona doğru ileri geri hareket ettim. Kadın trabzana daha sıkı sarıldı, gazetesini buruşturdu. Hızlandıkça onun da nefesi sıklaştı. Sonra dudağını ısırdı, hafif bir inilti duydum. Boşaldığını hissettim, bu beni de tetikledi. Kendimi tutamayarak homurdandım. İkimiz de titriyor, bu kalabalıkta kimseye belli etmeden zevkimizi yaşıyorduk.

Tren bir sonraki istasyona yaklaşırken panikledim. Hızla giyinip fermuarımı kapattım. Kadın eteğini düzeltti. Kapılar açıldığında her şey normale dönmüştü.

İnsanlar inmeye başladı. Kadın bana döndü, gazetesinden bir parça kopardı, elime tutuşturdu. Yüzü ifadesizdi, ama gözlerinde bir ışık gördüm. Sonra kalabalığa karışıp gitti. Yürürken iç uyluklarından süzülen ıslaklık gözüme çarptı.

Bana verdiği kâğıda baktım. Üzerinde şöyle yazıyordu:  

"Gelecek Salı yine bu trende olacağım. Umarım sen de olursun."

Belki de yoğun saatler o kadar da kötü değildi.

Yorum Gönder

0 Yorumlar